HADİS VE RİVAYETLERDE BAHSİ GEÇENLER

DANYAL :daniel , 

Bir rivayete göre Yakup peygamber döneminden önce ,İsmail ve İshak döneminden  sonra yaşamıştır.Bir rivayete göre Musa Peygamberden sonra yaşamıştır.

Rivayete göre:
Âsurlu hükümdârı Buhtunnasar'ın orduları Kudüs'e girip ele geçirdiler. İsrâiloğullarından pek çok kimseyi öldürdüler. Esir aldıkları yetmiş bin çocuğu da yanlarında götürdüler. Bu esir çocuklar arasında bulunan Danyal aleyhisselâmı Buhtunnasar sarayına aldı. Danyal aleyhisselâm onun sarayında büyüdü. Mecûsî (ateşperest) olan Buhtunnasar, Danyal aleyhisselâmın kendi dinlerinden olmadığını anlayarak yanından uzaklaştırdı ve hapse attırdı. Buhtunnasar'ın gördüğü bir rüyâyı tâbir ettiği için hapisten çıkarıldı. Buhtunnasar, ona memleketin işlerini havâle etti. Çıkardığı fermanla ona saygı gösterilmesini emr etti. Buhtunnasar'ın adamları onu kıskandılar ve işten uzaklaştırılmasını istediler. İleri gelen adamlarının dediklerine aldanan Buhtunnasar, Danyal aleyhisselâmı kendi dîninden olmadığı için ateşe attırdı. Fakat Danyal aleyhisselâm Allahü teâlânın yardımıyla yanmadı. Daha sonra, Buhtunnasar'a yâhut Buhtunnasar'ın resmine secde etmediği için, içinde arslanların bulunduğu bir kuyuya atıldı. Fakat Allahü teâlânın koruması ile arslanlar ona hiç dokunmadı ve atıldığı kuyudan sağ sâlim kurtuldu. Buhtunnasar'ın ölümünden sonra, Üzeyr aleyhisselâm ile birlikte Kudüs'e geldi. Kendisine peygamberlik verildi. İnsanlara Mûsâ aleyhisselâmın dînini teblîğ etti. Bir müddet sonra, Ehvaz yakınında bulunan Sûs şehrinde vefât etti.

Türkiye'deki mezarı :
Mersin’in Tarsus İlçesi’nde ibadete açık olan Makam Camii’nde 6 ay önce ( 2010 Yılı) başlatılan kazı çalışmaları sonucu, ‘Bereket Peygamberi’ olarak bilinen, M.Ö. 605-562 yılları arasında yaşayan Hz. Danyal’ ın mezarı bulundu.

Tarsus Makam Camii’nde ek bina inşaatı sırasında kemerli bir yapı bulunması üzerine kazı çalışmalarına başlanıldı. Yaklaşık 8.5 metre derinliğe kadar inilen kazı çalışmalarında önce kabrin türbesine ulaşıldığını bildirdi. Türbenin ters yönlere bakan 4 ayrı penceresi bulunduğunu anlatan Yıldız, kazı çalışmalarında M.S. 700’ lü yılların ortalarına ait sikke ve sütun başları ile sürahilerin de bulunduğunu vurguladı. Bu eserlerin ve türbenin Hz. Ömer döneminde yapıldığını gösterdiği belirten yetkililer, bu tarihi yapının Türk kültür mirası ve turizmi için çok önemli olduğunu dile getirdi. Kazı çalışmalarında Horasan mozaiğine ve Danyal peygamberin kabrinin muhafaza edildiği kütleye rastlandığını ifade eden yetkililer, çekiçle bir parça çıkarmak isteyen kazı işçilerinden Mikail Yılmaz ile Kemal Güngör’ün baygınlık geçirdiğini ve hastanede ayakta tedavi edildiği kaydetti.


Kazı alanında incelemelerde bulunan Tarsuslu araştırmacı, din adamı Abdurrezzak Öz ise mozaikte kullanılan harç kütlesinin Danyal peygamberin mezarının yanından geçen Berdan Irmağı’ndan etkilenmemesi için oluşturulmuş olabileceğini ileri sürdü. Hz. Ali’nin Hz. Ömer’e tavsiyesiyle Danyal peygamberin mezarının yeniden yaptırıldığını ve korumak için kalın duvarlarla, mozaiklerle kaplandığını anlatan tarihçi Öz, şöyle konuştu:


Delil:
“Kaynaklara göre,Ebu Musa, sefere çıktığı Sus şehrinde mezarı yerli halktan öğrenince Halifeye bildirir.O da sahabeye sorar. Hz. Ali, Hz. Ömer'e ‘Bu Danyal Nebi’ dir. Kumandanın Ebu Musal El Aşeri’ ye emir ver, Onu ipekli altın iple örülmüş kefenden çıkarsın, beyaz kefenle İslami usule uygun hazırlasın. Sandığa koymasın toprağa defnetsin. Ancak, kabri kale gibi yapsın. Kimse kabri açamasın’ demiş.(Cesedin Yahudiler tarafından çalınmaması için)  Bu emri alan Ebu Musal El Aşeri, Danyal peygambere derince kabir yaptırıp, üzerini açılmayacak bir şekilde kapattırmış.
Türkiyedeki mezar  Ebu Musal El Aşeri’ nin yaptırdığı halde üzeri mozaik taşlarıyla üzeri örtülü şekilde yapısını koruyor.”
Not:Kaynaklar Taberi tarihi ve Sâlebî Arais' e dayanmaktadır.

Bknz: Danyal Mezar
Danyal - Tarsus - Mezar


Yahudilikte Danyal :

Surgunde babil sarayinda iken belteşassar adini almis olan yahudi peygamber.mesih'in gelisi ve kiyamet gunune dair bir cok gorumlerde bulunmus, tanri'nin izniyle babil krali nebukatnezar'in ruyalarini yorumlamistir. yaptiklari eski ahit'te kendi adindaki kitapta anlatilir.

Daniel kitabı ,Tanah'ın Ketuvim kitabına bağlı bir metindir. Daniel kitabında, kendisinin ve Yehudalı yandaşlarının Babil'e sürgüne gönderildiği ve burada Nebukadnezar'ın nazarında iyi yerlere gelindiği anlatılır. Saray hikayeleri, Nebukanezar, Belşazzar ve Medli Darius'un iktidarlık dönemlerini kapsar. Kitap, dört "ilahi" kehanet görümleriyle son bulur.


Daniel, Büyük Peygamberlerden sayılmasına rağmen kitabı, Tanah'ın Neviim (Peygamberler) kitabının aksine Ketuvim kitabında bulunmaktadır. Eski Ahit'te ise bu kitap Büyük Peygamberler bölümünde bulunur.
Detay için tıklayınız


Eski ahit'te rüyasını  şöyle anlatır : daniel 8/1-27.(not iddia: kendisinin milattan önce altıncı yüzyılda varsayılır, ancak kitabı milattan önce ikinci yüzyılda yazılmıştır. yani olayların gerçekleştiği süre zarfıyla, yazıldığı süre arasında 400-450 yıl vardır.)

(1) başlangıçta bana görünen rüyetten sonra, kıral belşatsar’ın krallığının üçüncü yılında, bana daniel’e, bir rü'yet göründü.
(2) ve rü'yette gördüm; ve vaki oldu ki, ben gördüğüm zaman elam vilayetindeki şuşan sarayında idim. ve rü'yette gördüm ve ben ulay ırmağı yanında idim.
(3) ve gözlerimi kaldırıp baktım, ve işte, ırmağın önünde bir koç durmakta idi ve iki boynuzu vardı; ve bu iki boynuz yüksektiler; ancak biri ötekinden daha yüksekti. ve yüksek olanı sonradan çıktı.
(4)koçu batıya ve kuzeye ve güneye doğru tos vurmakta gördüm; ve onun önünde hiçbir hayvan duramadı ve onun elinden kurtulan yoktu; ve dilediği gibi yaptı ve kendini büyüttü.
(5) ve ben düşünmekte iken, işte bütün yeryüzü üzerine batıdan bir ergeç (teke) geldi. ve ayağı yere dokunmuyordu. ve ergecin gözleri arasında göze çarpan bir boynuzu vardı.
(6) ve ırmağın önünde durmakta olduğunu gördüğüm, iki boynuzu olan koçun yanına geldi. ve onun üzerine büttün kuvvetiyle seğirtti.
(7)ve koçun yanına yaklaşmakta olduğurnu gördüm, ve ona karşı kudurdu, ve koçu vurup iki boynuzunu kırdı, ve koçta ona karşı durmaya kuvvet yoktu, ve onu yere çaldı, ve onu çiğnedi; ve onun elinden koçu kurtaran yoktu.
(8)ve ergeç kendini pek çok büyüttü; ve zorlu olunca, büyük boynuz kırıldı; ve onun yerine göklerin dört yeline doğru, göze çarpan dört boynuz çıktı.
(9)ve onların birinden küçük bir boynuz çıktı, ve güneye doğru ve doğuya doğru ve güzel diyara doğru çok büyüdü
(10) göklerin ordusuna kadar da büyüdü ve bu ordudan ve yıldızlardan bazılarını yere düşürdü ve onları çiğnedi.
(11)ve o ordunun başbuğuna kadar kendisini büyüttü, ve daima yakılan takdimeyi ondan çekip aldı, ve makdisinin yeri yıkıldı.
12)ve ordu ile daima yakılan takdime, günah yüzünden onun eline verildi ve hakikati yere çaldı ve istediğini yaptı ve işi iyi gitti.
(13) ve söylemekte olan bir mukaddesi işittim, ve o söz söyleyene başka bir mukaddes dedi. makdisi de orduyu da ayak altında çiğnemeye vermek üzere, daimi yakılan takdime ve harap edici günah için olan bu rü’yet ne vakte kadar?
(14) ve bana dedi kiikibin üç yüz akşamla sabah oluncaya kadar; makdis o zaman tahir olacak.
(15) ve vaki oldu ki; ben daniel bu rü'yeti görünce, onu anlıyayım diye araştırdım; ve işte karşımda biri durdu, sanki bir insan görünüşü. ve ulay ırmağı orasında bir adam sesi işittim, ve çağırıp dedi: ey cebrail bana rüyayı anlat.
(17) ve durduğum yere yakın geldi; ve o gelince ben bayıldım ve yüzüstü düştüm; ve bana dedi: anla ey ademoğlu, çünkü bu rüya, sonun vaktinden ötürüdür.
(18) ve benimle söyleşirken, yüzüm yerde olarak derin uykuya daldım; ve bana dokunup beni ayakta durdurdu. ve dedi ki: işte gazabın son vaktinde ne olacağını ben sana bildireyim; çünkü sonun muayyen vakti içindir.
(20) gördüğün iki boynuzu olan koç medya ve fars krallarıdır.
(21) ve o kıllı ergeç yunan ili kralıdır.
(22) ve gözleri arasında olan büyük boynuz birinci kraldır.
(22) ve kırılmış ve yerine dört boynuz çıkmış olana gelince, o milletten dört krallık çıkacak, fakat onun kuvvetinde olmayacaklardır. ve onların krallığının son vaktinde günahkarlar ölçülerini doldurunca, sert yüzlü, ve bilmeceler anlıyan bir kral çıkacak
(24) ve onun kuvveti büyük olacak, fakat kendi kuvveti ile değil; ve şaşılacak surette harap edecek; ve işi iyi gidecek, ve istediğini yapacak; ve zorlu adamları, ve mukaddes kavmi helak edecek
(25) ve siyaseti ile elinde hileyi semereli kılacak ve kendisini yüreğinde büyütecek, ve emniyet içinde olan bir çok adamları helak edecek; ve reisler reisine karşı ayaklanacak; fakat kendisine el dokunmadan kırılacak
(26) ve söylenmiş olan bu akşam ve sabah rüya gerçektir. fakat sen rüyayı sakla; çünkü çok günler içindir.
(27) ve ben daniel, bayıldım, ve günlerce hasta oldum; sonra kalkıp kralın işlerini yaptım; bu rüyaya şaştım, fakat anlıyan yoktu.



Kalib (Caleb ) bin Yufna(Yufenna)  :
(Hz. Yuşa’dan sonra peygamber olduğu söyleniyor, bazıları da vasi olduğunu…)
Kâlib b. Yüfenna Aleyhisselâmın Soyu:
Kâlib b. Yüfena,-, b. Bariz (Fariz)- b. Yehuza  -, b. Yâkub peygamber - b. İshak, b. İbra­him Aleyhisselâmdır. 


Delil:
Korkanların içinden Allah’ın kendilerine nimet verdiği iki adam( burada ki adamlardan birini Yuşa olduğu idda edilir.Diğeri ise  Kalib'dir.) şöyle demişti: “Onların üzerine kapıdan girin. Oraya girdiniz mi artık siz kuşkusuz galiplersiniz. Eğer mü’minler iseniz, yalnızca Allah’a tevekkül edin.”Maide:23
Ve Musa, genç arkadaşına:(Bu arkadaşın Yuşa olduğu söylenir) “İki denizin birleştiği yere ulaşıncaya kadar (yoluma) devam edeceğim veya senelerce (uzun süre) gideceğim.” demişti.Kehf:60


İddialar:
Kâlib b. Yüfenna Aleyhisselâm, Mûsâ Aleyhisselâmın kız kardeşi Meryem´in kocası[ İbn.Kuteybe-Maarif s.20.] veya Mûsâ Aleyhisselâmın damadı idi. [Sâlebî-Arais s.250]

Mûsâ Aleyhisselâm; Yûşa´ b. Nun Aleyhisselâmı yanına alıp Hızır Aleyhisselâmı aramağa gittiği zaman, yerine, Kâlib b. Yüfenna´yı. İsrail oğullarının üzerine vekil bırakmıştı. [Mîr Hâvend-Ravzatussafa Terceme s.292.]



Yahudi Kaynaklarından:
Kİtâb-ı Mu-kaddes'te (Sayılar, 13-15) ayrıntılı bir şekilde açıklanmıştır. Olay özet olarak şöy­ledir:
Mûsâ, Faran çölünden kutsal ülkede casusluk yapmak üzere on iki İsrail nakibini gönderdi. Bunlar kırk gün sonra gelip İsrâiloğulları'nrn önünde raporlarını sundular. Raporlarında ülkenin zengin ve nimetlerle dolu olduğunu, ancak burada yaşayanlar güçlü oldukları için kendilerinin onlara karşı savaşacak durumda olma­dıklarını söylediler. Bu rapor karşısında İsrâiloğullan Mısır'dan çıktıklarına piş­man olduklarını ve oraya geri dönmenin daha uygun olacağını söylediler. Fakat, on iki casusun içinde bulunan Yûşa' ve Kalib, korkaklık gösteren topluluğu azar­ladılar. Kalib şöyle konuştu: "Hemen gidelim ve oraya sahip olalım, rahatlıkla bu işin üstesinden gelebiliriz. Sonra, Yûşa' ile birlikte dediler: Eğer Rab bizden razı olursa, bizi bu ülkeye götürecek ve orayı bize verecektir... Yeter ki, Rabbe karşı gelmeyin, o ülke halkından da korkmayın..." Ne var ki, topluluk bunları taşa tut­tu. Bunun üzerine yüce Allah şöyle buyurdu: "Şüphesiz bu çölde kırk yıl dolaşa­caksınız ve içinizde yirmi yaş ve daha yukarı olanlar bu çölde ceset haline gele­cekler, küçükleriniz büyüyecek... onları kabul edip getireceğim ve onlar o ülkeyi bilecekler..." Bu süre içinde Mısır'dan çıkış sırasında genç olan herkes öldü. Ür­dün'ün fethinden sonra Hz. Mûsâ da vefat etti. Ardından Nûn oğlu Yûşa' (Yeşû') zamanında İsrâiloğulları Filistin'i zaptedebildiler.






Hezekiel (Hızkıl) Aleyhisselam:
Hızkıl Aleyhisselâm; İsrail oğulları Peygamberlerinden olup Kâlib b.Yufenna ve oğlunun vefatından sonra, Yüce Allah, onu, İsrail oğullarına Peygamber ola­rak göndermişti. [Taberî-Tarih .1,s.237. ,Sâlebî-Arais s.250. ]

Delil:
Bakara sûresinin:

"(Sayıları) binlerce olduğu halde, ölüm korkusuyla, yurdlarından çıkanları, gör­medin mi ?Allah, onlara:
"Ölünüz!" buyurdu.Sonra da, kendilerini, diriltti.Her halde, Allah, insanlara karşı, fazi (ve inayet) sahibidir.Fakat, insanların pek çoğu, şükretmezler." mealindeki 243. âyetinin tefsirinde deniliyor ki:

İsrail oğullarından; belâya ve zamanın mihnet ve meşakkatına uğrayan bazı insanlar, uğradıkları belâ ve meşakkatlerden şikâyetlenmişler ve:

"Âh! Ne olurdu, keşke, biz ölmüş olsaydık ta, şu içinde bulunduğumuz şeyler­den, rahata kavuşsaydık!" demişlerdi.Bunun üzerine, Yüce Allah, Hızkıl Aleyhisselâma Vahy edip:

"Senin kavmin, belâdan çığlık koparıyor.Onlar, ölecek olurlarsa, rahata kavuşuvereceklerini sanıyor ve arzuluyorlar!Onlar için, ölmekte hangi rahatlık var Onlar, benim, kendilerini, öldükten sonra, diriltemeyeceğimi mi sanıyorlar Filan yerdeki makbere´ye kadar git!Orada, dört bin ölü bulunmaktadır.
Onların arasında ayağa kalkıp kendilerine seslen!Onların kemikleri, darmadağın bir haldedir.
Onların kemiklerini, kuşlar ve yırtıcı hayvanlar, dağıtmışlardır!" buyurdu.

Bunun üzerine, Hızkıl Aleyhisselâm:
"Ey kemikler! Yüce Allah, sana, toplanmanı, emrediyor!" diyerek seslenince, kemikler, ölülerden her insanın yanında toplanıverdiler!

Hızkıl Aleyhisselâm, ikinci kez:
"Ey kemikler! Yüce Allah, sana ete bürünmeni emrediyor!" diyerek seslenin­ce, kemikler, hemen ete etten sonra da, deriye bürünüp cesedler haline geldiler.

Hızkıl Aleyhisselâm; üçüncü kez:
"Ey Ruhlar! Yüce Allah, sana cesedlerine geri dönmeni emrediyor!" diyerek seslendi.

Allah´ın izniyle hepsi ayağa kalktılar ve bir kerre tekbir getirdiler.
[Taberi-Tefsir c.2,s.586, Tarih c.1,s.237, Sâlebî-Arais s.252.] Bu hususta, daha başka ve değişik rivayetler de, vardır. [Taberî-Tarih c.1,s.237-238, Sâlebî-Arais s.251-252, ibn.Esîr-Kâmil c.1,s.211-212. -]


Hızkıl Aleyhisselâm, İsrail oğulları arasında yirmi yedi yıl kalmıştır. [Yâkubî-Tarih c.1,s.64.]


Hızkıl Aleyhisselâm, kavmine küsüp Babil diyarına hicret etti, vefatına kadar, orada kaldı.Kabrinin, Halle (Hılle) ile Küfe arasında bulunduğu ve Yahudîlerin onun kabri­ne son derecede saygı saygı gösterdikleri söylenir. [Mîr Hâvend-Ravzatussafa Terceme s.293.]


Yahudilite Hezekıel :
Hezekiel kitabı, Tanah'taki Son Peygamberlerin üçüncü kitabı olup Yeşaya ile Yeremya kitaplarından sonra ve On iki küçük peygamber kitaplarından önce gelir.

Kitaba göre peygamber, MÖ 593 ile MÖ 571 yılları arasındaki 22 sene içinde, Babil Sürgünü'ndeyken tecrübe ettiği yedi serilik kehanette bulunmuştur, bu zaman içinde MÖ 586'da Kudüs'ün yıkımını görmüştür.

(Hezekiel 1:1–3:27): Yehova, Merkava denen bir savaş arabasıyla ilahi bir savaşçı olarak Hezekiel'e yanaşır. Savaş arabası dört canlı yaratık tarafından çekilip her bir yaratıkta dört adet yüz (insan, aslan, öküz ve kartal suratları) ve dört kanat bulunmaktadır. Her "yaratığın" yanında "iç içe girmiş", "yüksek ve korkunç" görünümlü tekerlekler bulunuyordu. Yehova, Hezekiel'i bir peygamber ve İsrail'in gözcüsü olarak görevlendirdi: "İnsanoğlu, seni İsrail halkına gönderiyorum" (2:3).



İşmoil ( Samuyel) : İslam kaynaklarında İşmoil’in adı Şem’un, Şemuyel, İşmuyel olarakda geçer.

Delil:
Bakara 246:247:248
“Mûsâ'dan sonra, Benî İsrâîl'den ileri gelen kimseleri görmedin mi? Kendilerine gönderilmiş bir peygambere:
«–Bize bir hükümdar gönder ki (onun kumandasında) Allâh yolunda savaşalım!» demişlerdi.

(O Peygamber:)
«–Ya size savaş farz kılınır da savaşmazsanız!» dedi.

(Onlar da:)
«–Yurtlarımızdan çıkarılmış, çocuklarımızdan uzaklaştırılmış olduğumuz hâlde Allâh yolunda neden savaşmayalım?!» dediler.

Kendilerine savaş yazılınca da -içlerinden pek azı hâriç- geri dönüp kaçtılar. Allâh, o zâlimleri hakkıyla bilendir.” (el-Bakara, 246)

“Peygamberleri onlara:
«–Bilin ki Allâh, Tâlût'u size hükümdar olarak gönderdi.» dedi.

Bunun üzerine:
«–Biz, hükümdarlığa daha lâyık oluduğumuz hâlde, (üstelik) ona servet ve zenginlik cihetinden geniş imkânlar da verilmemişken, bize nasıl hükümdar olabilir?!» dediler.

(Peygamber:)
«–Allâh sizin üzerinize onu seçti, ilmen ve bedenen ona üstünlük verdi. Allâh mülkünü dilediğine verir. Allâh her şeyi ihâta eden ve her şeyi bilendir.» dedi.” (el-Bakara, 247)


Tâlût'un hükümdarlığına îtiraz eden İsrâîloğulları bu sefer de:
“– Eğer o, sâhiden hükümdarsa, bize bir delil getirsin!” dediler.

Bunun üzerine:

“Peygamberleri onlara şöyle dedi:
«–Şüphesiz onun hükümdarlığının alâmeti, (vaktiyle sizden alınan) Tâbût'un size gelmesidir ki, onun içinde Rabbinizden bir sekîne (ruhlara emniyet veren bir huzur) , Mûsâ ve Hârûn ehlinin bıraktıklarından geriye kalan bir takım şeyler vardır; onu melekler taşıyacaktır. Eğer mü'min kimseler iseniz şüphesiz bunda sizin için gerçekten bir delil vardır!»” (el-Bakara, 248)




Yahudilikte İşmoil:

Hz.İşmoil’in Tevrat’ta adı Samuel’dir ve onun adını taşıyan iki kitap vardır: I. Samuel ve II. Samuel. Samuel birinci kitaptadır.

İşmoil aleyhisselam peygamber olarak gönderilmeden önce, Mısır ve Kudüs arasındaki Bahr-i Rûm (Rum denizi) sâhillerinde yaşayan Amâlikalılar, İsrailoğullarına musallat olmuşlardı. Amâlikalılar, İsrailoğullarına saldırıp pekçok kimseyi öldürdüler, on binlercesini de esir ettiler. Musa aleyhisselamdan beri içerisinde Tevrat’ın bulunduğu ve İsrailoğulları için birlik ve berâberliğin sembolü olan Tâbût’u da aldılar. Bilhassa Tâbût’un gitmesine çok üzülen İsrailoğulları dağılıp, perişan bir hâle düştüler. Kendilerini bu durumdan kurtaracak bir peygamber göndermesi için dua ettiler.
Allahü teâlâ İşmoil aleyhisselamı peygamber gönderdi. İsrailoğullarına Tevrat’ın emir ve yasaklarını tebliğ etti. İsrailoğulları önce İşmoil aleyhisselamı yalanladılar, sonra itâat ettiler. İsmoil aleyhisselam, İsrailoğullarına Allahü teâlâ tarafından Talut’un hükümdâr tâyin edildiğini bildirdi. İsrailoğulları Talut’un hükümdarlığını kabul etmedi. Nihâyet çeşitli itirâzlardan sonra Talut’un hükümdârlığını kabul ettiler. İçerisinde Tevrat’ın bulunduğu Tâbût’u Amâlikalılardan alıp, İsrailoğullarına getiren Talut, İsrailoğullarından büyük bir ordu kurdu. Amâlikalılara karşı harbe hazırladı.

İşmoil aleyhisselam Amâlikalılara karşı harbe giderken bir nehirden su içip içmemekle imtihân edileceklerini bildirdi. Bahsedilen nehre gelince, Talut’un emrini dinlemeyip nehirden su içen İsrailoğullarından bazıları imtihanı kaybedip perişan ve sefîl hâlde geri döndü. Aralarında Davud adlı bir gencin de bulunduğu Talut’a itâat eden az sayıda kimse nehri geçip Amâlika kavmine gâlip geldi. Amâlika kavmi hükümdârı Câlût’u, Davud adlı genç öldürdü. Nihâyet İsrailoğulları düşmanlarına gâlib gelip kuvvetlendiler.

İşmoil aleyhisselam İsrailoğullarına on bir sene peygamberlik yaptı. Peygamberliğinin 11. senesinden sonra Talut’u İsrailoğullarına hükümdâr tâyin edip elli iki yaşında vefat etti

Kutsal kitaplarındaki Samuel:
Tanah'taki Samuel kitabı Nevi'im'in (peygamberler) İlk Peygamberler bölümünü oluşturur. Peygamberler aracılığıyla Tevrat'ı doğrulayıp onun açıklamasını yapar.

Samuel kitabı, Samuel'in doğumdan itibaren, İsrailoğullarının tanrısı Yehova tarafından nasıl seçildiğini anlatır.
Detay için bknz: Samuel kitapları
http://tr.wikipedia.org/wiki/Samuel_kitaplar%C4%B1




Detaylı mezar fotoğrafları için tıklayınız




Şeya (İşeya , Yeşeya):

Hz.Şa’ya nın adı Kur’an’da geçmez.Tevrat’ta onun adı İşaya’dır, adına 66 bnölümlük bir kitap vardır.

Şia kaynaklarında "İmam Rıza’nın Tüm Din Temsilcilerini Mağlup Ettiği Münazarası" şeklinde geçen rivayette ismi geçmektedir:

İmam daha sonra Caselik’e dönerek: Ey Nasranî! Şâya’nın kitabı hakkında ne biliyorsun? Dedi.
Caselik: Onu harfi harfine biliyorum. Dedi.
Sonra İmam ikisini de hitaben şöyle buyurdu: Şu sözlerin onun sözlerinden olduğunu kabul ediyor musunuz: “Ey kavmim! Ben merkebe binen şahsı, nurdan bir elbiseyle gördüm ve deveye binen kişiyi de gördüm. Nuru ve parlaklığı ay ışığı gibiydi.”
Caselik ve Re’sul Calut dedi ki: Evet, Şâya bunları söylemiştir. Dediler.


Başlangıçta İsrailoğulları Hz.Şa’ya’nın her sözüne uyar, onu dinler, boyun eğerlerdi. Ama daha sonraları düzen bozulmaya başladı, Tanrı Babil Kralı Senharib’i ordusunun başında İsrailoğullarının üzerine gönderdi. Senharib’in ordusu Beytülmakdisi Kuşattığında halk büyük korkuya kapıldı.Gördükleri karşısında korkularından ne yapacaklarını bilemeyen İsrailoğulları, Şa’ya a.s.’a kendilerini Senharib’in ordusundan kurtarması için Allah’a dua etmesi dileğinde bulundular. Şa’ya a.s. Allah’a kavminin kurtulması için dua etti. Senharib’in ordusu veba hastalığına yakalanıp kısa sürede kırıldı. Kral Senharib ile yanındaki beş kişi dışında hepsi öldüler. Kralı aramaya koyuldular, sonunda onları bir mağrada yakaladılar. Hükümdarın karşısına çıkardılar.Sağ kalanlar sserbest bırakıldı. Senraib ve yanındakiler Babil’e döndüler.
İsrailoğullarının hükümdarı Sıddıka ( Tevaratta Hizkiya) ölümünden sonra İsrailoğullarının işleri bozuldu. Azgınlık ve fesad baş gösterdi. Artık Hz.Şa’ya’nın öğütlerini dinlemez oldular. Kavmini uyarırken İsrailoğulları onun üzerine yürüdüler, Hz.Şa’ya onların elinden sıyrılıp kaçtı. Karşısına çıkan ağaç yarılınca içine girdi, ancak eteği dışarıda kaldı. İsrailoğulları bunu görünce ağacı ortadan testere ile biçtiler, böylece Hz.Şa’ya’yı şehit ettiler. Hz.Şa’ya’nın şehit edilişi tıpkı Hz.Zekeriya’nın şehit edilişine benzemektedir.



Yahudilikte Yeşeya:
Yeşaya kitabı, Tanah'taki Son Peygamberlerin ilk kitabıdır; bu kitabın ardından Hezekiel, Yeremya ve Oniki küçük peygamber kitapları gelir. Hristiyanlık'taki Eski Ahit'te ise bu sıralama biraz farklıdır. Kitapta 66 konu bulunur. İlk 39 konu günahkar Yehuda Krallığı'nın ve Tanrı'ya karşı gelen her ulusun yıkılacağı kehanetinde bulunurken son 27 konu Tanrı'nın ihtişamı altında İsrail ulusuna ait yeni bir krallık kurulacağı kehanetinde bulunur; bu bölümde  İsrail ulusuyla ilgili dört farklı pasaj ve Hristiyanlığa göre İsa ile ilgili önceden verilen haberler bulunur.

Haykuk:
Şia kaynaklarında "İmam Rıza’nın Tüm Din Temsilcilerini Mağlup Ettiği Münazarası" şeklinde geçen rivayette ismi geçmektedir.
...
İmam (aleyhi selâm) buyurdu ki: Haykuk Peygamberi (aleyhi selâm) tanıyor musun?

Re’sul Calut dedi ki: Evet, onu tanıyorum. Dedi.

İmam (aleyhi selâm) buyurdu ki: O şöyle diyor ve aynı şeyi sizin kitap da bildiriyor: “Allah, Faran Dağı’ndan beyanı getirdi ve gökler Ahmet (sallallahu aleyhi ve alih) ve ümmetinin tesbihiyle doldu. Ordusunu karada taşıdığı gibi, denizde de taşıyor -maksat, ümmetinin kara ve denize hakim olmasıdır- Beyt’ul Makdis’in (Beyt’ul Mukaddes’in) tahribinden sonra bizim için yeni bir kitap getirdi (kitaptan maksat Kur’an’dır).” Acaba bu sözleri biliyor ve iman ediyor musun?

Re’sul Calut dedi ki: Haykuk peygamber (aleyhi selâm) bunları söylemiştir ve biz onun sözlerini inkâr etmiyoruz.


İrmiya (Yeremya) :
Uzeyir peygamber için anlatılan ayetler (Bakara Suresi’nin 259.) bazı kaynaklarda İrmiya için anlatılmaktadır.Çelişki vardır.Tarihi kaynaklara göre İrmiya zamanında Uzeyr çocuktu.

Yahudiler Şeya'dan sonra Allah’ın kendilerini, Senharib’in muhteşem ordularının felaketinden kurtardığını unutarak doğru yoldan sapmışlardı.

Bunun üzerine Yüce Allah, İrmiya a.s.’a: “İzzetime yemin ederim ki, ben onlara öyle bir fitne ve bela salacağım ki, o dilsizleri konuşturacak, akıl sahiplerinin akıllarını alacak!” buyurdu. Hz. İrmiya a.s. bu ilâhi tehdidi işitince ağlamaya ve bu musibetin kalkması için dua edip yalvarmaya başladı.

Allah, peygamberinin duasını kabul buyurdu. Fakat aradan üç sene geçmesine rağmen İsrailoğulları eski tutumlarını hiç değiştirmediler.

Zulmün ve haksızlığın hesabını her yerde gören Yüce Allah, Şam taraflarında hakimiyet süren Buht-Nassar adlı bir hükümdarın kalbine Beytülmakdis’te bulunan İsrailoğulları üzerine yürümesini ilham etti. Buht-Nassar, ufukları kaplayan, adeta çekirge sürülerini andıran ordusuyla Beytülmakdis üzerine yürüdü. Kısa bir müddet içinde Beytülmakdis’e girdi. İsrailoğulları’nı kılıçtan geçirdi. Hatta askerlerine emir vererek Beytülmakdis’in üzerini kumlarla kapattırdı. İsrailoğulları başlarına gelecek felaketi kendileri hazırlamışlardı.

Beytülmakdis’in yıkılıp harap edilmesinden sora, İrmiya a.s. oradan ayrılıp, kimsenin olmadığı yerlerde uzlet hayatı yaşamaya başladı . Allah ona uzun bir ömür verdi.

Buht-Nassar ordusuyla beraber Kudüs’ten çekilip Babil’e geri döndüğünde, İrmiya a.s. bir sepet incir ve biraz üzüm şırasıyla merkebine binerek tekrar Kudüs’e geldi. Oranın nasıl harap edildiğine baktı. O esnada Allah ona bir ölüm uykusu verdi. Bu zaman içerisinde kimse onu göremedi. Nihayet Cenab-ı Allah, yüz yıllık bir ölümden sonra kudretiyle onun gözlerini açtı. İrmiya a.s. şehrin nasıl imar edildiğine baktı. Sonra cesedinin ve merkebinin kemiklerinin nasılda bir araya getirildiğini izledi. Daha sonra ayağa kalktı, Yüce Allah’ın kudretini apaçık görünce: “Ben biliyorum ki, Allah her şeye gücü yetendir.” dedi. İrmiya a.s.’ın bu kıssası Bakara Suresi’nin 259. ayetinde şöyle anlatılır:

“Görmedin mi o kimseyi ki, binaların çatıları çökmüş, duvarları birbiri üstüne yıkılmış, kimsecikleri kalmamış bir beldeye uğrayarak kendi kendine:
- Allah burasını ölümünden sonra acaba nasıl diriltecek? demişti. Allah’ta onu yüz yıl ölü bırakmış, sonra dirilterek kendisine:
- Ne kadar kaldın? diye sormuştu. O da:
- Bir gün, yahut bir günden daha az, demişti. Allah ona:
- Hayır, yüz yıl ölü kaldın! İşte, yiyeceğine-içeceğine bak, daha bozulmamış. Bir de merkebine bak. Seni insanlara ibret kılalım diye (yüz sene ölü tuttuk, sonra tekrar dirilttik). Şimdi sen kemiklere bak, onları nasıl birleştirip yerli yerine koyuyor, sonra ona et giydiriyoruz, dedi.
Durum kendisine malum olunca:
- Şimdi iyice biliyorum ki, Allah her şeye kadirdir, dedi.”


Not: Konu ile ilgili bilgiler eski tarihi kaynaklarda geçmektedir:Taberî-Tarih c.1, s.287, Sâlebî-Arais s.333, İbn. Asakir-Tarih c.2, s.390, ibn. Esîr-Kâmil c.1, s.263, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2, s.36.


Yahudi kaynaklarında İrmiya :

Tevrat’ta onun için 52 bölümlük bir kitap vardır. Bunu izleyen Kitap’ta beş bölümlük Yeremya’nın mersiyeleri başlıklı bir kitap daha vardır. Buradaki uzun öykü kısaca şöyledir: Benyamin ülkesinin kahinlerinden Hilkiya’nın oğlu Yeremya’ya ulaşır. Bundan sonra Babil Kralı Buhtunnasar’ın Kudüs’ü yakıp yıkmasıdır. Mersiyeler ise Keldanilerin ele geçirdikleri Kudüs için yakılmıştır. Bu ağıtlarda Kudüs in insanlarla doluyken şimdi tek başına kalmıştır, diyerek uzun uzun bu acı dile getirilmektedir. En sonunda Allah’a seslenerek neden unutuldukları, neden bırakıldıkları sorulmaktadır.


Yeremya kitabı, Eski Ahit'te Son Peygamberler kısmının ikinci kitabı olup, Yeşaya kitabından sonra ve Hezekiel ile Oniki küçük peygamberkitaplarından önce gelir.


CERCİS (cerciz, circis): 
Hz. Cercis’in (a.s.) Şam civarlarında ve Filistin’de yaşadığı ve Hz. İsa’dan (a.s.) sonra geldiği için, onun dininin hükümlerini devam ettirdiği ve Musul şehri Kralı Dâdiyan tarafından işkenceler yapılarak  şehit edildiği rivayet edilmiştir. (bk. Tarih-i Taberî, 2/186) Günümüz Hristiyanları tarafından St. Georges ismiyle anılan Hz. Cercis’in (a.s.) Filistin’in Remle kasabasında doğduğu ifade edilir.

Circis’i ele alan kaynakların bilimsel değeri çok azdır, dah açok bir söylence kişisis olarak verilmiştir.Hıristiyanların ermiş olarak kabul ettiği St. George ile aynı kişi olarak kabul edilir. Ancak St.George , Circis bir yanda Hz.Hızır ve Hz.İlyas’la karşıtırılmktadır. Bunun için yeterli nedeler vardır.  23 Nisan 303’te Roma İmparatoru St.George’u Hıristiyanlar aleyihindeki bir fermanı yrttığı için işkenceler ile öldürttü.

Romalı bir askerken sonradan Hıristiyanlıkta aziz ilan edilmiştir. Yunanca aziz, kutsal anlamlarına gelen aya unvanı ile birlikte Hıristiyanlıkta(Yunanca)  Aya Yorgi olarak anılır.




İsrailde st goorge :

A:CAMİİ     B: KİLİSE ST GOORGE





ŞEMUN (şemsun):

İsrailoğullarına gönderilen peygamberlerden olduğu rivâyet edilen mübârek zât.Şemsûn diye de zikr edilir.
Peygamber efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem; “Geçmiş zamanda Şemun (Şemsûn aleyhisselam) adlı bir peygamber vardı.
Allahü teâlânın rızâsı için bin ay devamlı cihâd edip, silâhını omuzundan çıkarmadı.” buyurdu.
Eshâb-ı kirâm; “Keşke bizim ömrümüz de uzun olsaydı da, biz de din uğrunda Allah için cihâd etseydik.” dediler.
Bunun üzerine Kadr sûresi nâzil olup; “Size verilen Kadir gecesi, bin aydan daha hayırlıdır (Bu gecenin sevâbı, bin ay cihâd etmenin sevâbından çoktur.)” buyruldu.
İsa aleyhisselamla Muhammed aleyhisselam arasında yaşamış olan Şemun aleyhisselam, İncil ehlindendi.
İsa aleyhisselama indirilen, henüz bozulmamış İncîl-i şerîfe göre amel ederdi. Kavmiyse putlara tapardı.
Şemun aleyhisselam, Allahü teâlâyı inkâr eden ve putlara tapan sapık kavimle cihâd (savaş) edip, onları îmâna çağırdı.
Çok güçlü ve cesûr bir zât olan Şemun aleyhisselamı düşmanları türlü hîlelerle şehit etmek istediler.
Hangi bağla bağladılarsa, o bağı kırıp kurtuldu.
Yaşadığı şehrin hükümdârı onu yakalatıp, köşkünün önünde asılmasını emretti.
Bunun üzerine Şemun aleyhisselam, Allahü teâlâya yalvarıp; “Yâ Rabbî! Dünyâda yaşamayı, kâfirlerle senin yolunda cihâd etmek için isterim.
Eğer bu isteğim kalpten ve samîmîyse beni kurtar.” diyerek dua etti. O anda bir melek gelip bağı çözdü.
Şem’un aleyhisselam kurtulunca, kendisine eziyet eden hükümdârı, adamlarını ve kendi hanımını cezâlandırdı.
İnsanları hak yola dâvete devâm etti. Ona inanmayanlarla tek başına cihâd (harp) etti. Çok ganîmet elde etti.
Cihâd ederken susadığı zaman Allahü teâlâ onun için taştan gâyet lezzetli bir su akıtırdı.
Bu su o içip kanıncaya kadar akardı. Kendisine büyük bir güç ve kuvvet verilmişti.(Bkz. el-Vâhidî, Kitabu’l-Megazî, s. 486)








Ayrıca bakınız:
http://eskikavimler.blogspot.com.tr/p/ashabul-karye-yasin-suresindeki-kavim.html




HÂLİD b. SİNAN:
Hâlid b. Sinan b. Gays el-Absî (IV veya VI. yüzyıl [?])Câhiliye döneminde yaşamış sâlih bir kişi.

Gatafân kabilesinin büyük kollarından birini teşkil eden ve cengâverlikleriyle meşhur olan Benî Abs kabilesine men­sup olduğu nakledilir. Yaşadığı dönem kesin olarak bilinmemektedir. Bazı riva­yetlerde milâttan önce, bazılarında mi­lâdî IV. yüzyılda veya Kisrâ Enûşirvân dö­neminde (531-579) yaşadığı söylenmek­tedir.

Kızının veya oğlunun Hz. Peygamber'le görüştüğüne dair rivayetleri dik­kate alarak onun Resûl-i Ekrem'in doğu­mundan kısa bir süre önce yaşadığını söylemek mümkündür. Bir rivayete göre Hz. Peygamber, Hâlid b. Sinan'ın kendi­sini Medine'de ziyaret eden kızı veya oğ­luna, "Merhaba ey kardeşimin çocuğu!" diyerek iltifatta bulunmuş, bu kişi Re­sûl-i Ekrem'den İhlâs sûresini dinleyince babasının da aynı şeyleri söylediğini ifa­de etmiştir. (Hâkim, II, 598-599).

Abs kabilesi mensupları, aralarında Hâlid b. Sinan gibi tevhid akidesine ina­nan ve Hz. Muhammed'in bi'setini haber veren bir kişinin bulunmasından dolayı iftihar ederlerdi. Yine bir rivayete göre Resûl-i Ekrem Medine'de kendisini ziya­ret eden Abs kabilesi heyetine Hâlid b. Sinan'ı sormuş ve onun hakkında, "Hâlid kavminin kaybettiği bir nebidir" demiştir (İbn Kesir, el-Bidâye, II, 212). Ancak İbn Abbas'a atfedilen bu haber sahih hadis kitapla­rında yer almamaktadır.

Bu tür güvenilmez rivayetlerde ona is­nat edilen birtakım menkıbelere de rast­lanır. Bunlardan bazılarına göre Hâlid Necid, Hicaz, Hayber, Harretüleşcâ' gibi bölgelerden birinde gündüzleri yoğun duman çıkarıp, geceleri uzak mesafele­ri aydınlatacak kadar güçlü ışık veren, "nârü'l-harreteyn" (nârü'l-hadesân) adlı bir ateşe tapmaya başlayan kavmini tevhid inancına çağırmıştır.

Diğer bazı menkı­belere göre ise Absoğulları, peygamber­lik iddiasında bulunan Hâlid b. Sinan'dan bir mucize göstermesini isteyerek kaya­lıklar arasından bir ateş seli akıtmasını teklif etmişler, istedikleri mucize zuhur edip ateş etrafı yakmaya başlayınca bu defa onu söndürdüğü takdirde kendi­sine inanacaklarını söylemişler, Hâlid de ateşi söndürmek için içine dalmış ve yanmamıştır.

Bu menkıbeleri nakleden kaynakların bir kısmı, Hâlid b. Sinan'ın Hz. Peygamber'den veya Hz. İsâ'dan önce Araplar'a gönderilmiş bir peygamber olduğunu kabul eder. Söz konusu rivayetleri sened ve metin açısından değerlendiren âlim­ler ise Hâlid b. Sinan'ın Câhiliye devrinde yaşamış Kus b. Sâide. Ümeyye b. Ebü's-Salt, Varaka b. Nevfel gibi tevhid inancı­na bağlı (Hanif) sâlih bir kişi olabileceği görüşünü benimsemişlerdir.

Kur'ân-ı Kerîm'de Resûl-i Ekrem'e yakın bir za­manda Araplar'a peygamber gönderil­mediğinin bildirilmesi (es-Secde 32/3), ayrıca bazı sahih hadislerde Hz. Peygamber'le Hz. İsâ arasında başka bir peygamberin bulunmadığına temas edil­mesi de (Buhârî, "Enbiyâ"', 50; Müslim, "Fezâil", 143, 144) bu görüşü teyit etmektedir.
Hadis:
Benimle îsâ ara­sında başka bir peygamber yoktur


Hz. Selman (radıyallahu anh) dedi ki: "Hz. İsa ile Hz. Muhammed aleyhimessalatu vesselam arasındaki fetret altı yüz senedir." (Buharî, Menakıbu'l-Ensar 53)

(bk. Ahmet Önkal, T.D.V. İslam Ansiklopedisi, İSTANBUL, 1997, HALİD b. SİNAN mad., c. 15, s. 288.)